Büyükada

Prens Adaları olarak da bilinen İstanbul açıklarındaki adaların en büyüğüdür. Eski yunanca adı Prinkipos'tur ve Prinkipos Yunancada "Prens" anlamına gelmektedir.

Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbulun Fethinden
önce alınmıştır. Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılan bu adalar 1940lı yıllarda yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş,


hali hazırda İstanbul halkının günlük gezinti yerlerine dönüştürülmüş, Büyükada da bu gezinti yerlerinin başında yer almıştır.

Denize girmek isteyenler için plajlar mevcuttur:
  • Eskibağ Plajı
  • Halik Koyu Plajı
  • Prenses Koyu Plajı
  • Yörükali Plajı
  • Nakibey Plajı
  • Kumsal Plajı
  • Aya Nikola Plajı
Hafta sonunu iyi vakit geçirerek değerlendirmek, Hafta içi çalışanları için bence çok önemli bir kavram.
Yeni yerler görmek, öğrenmek ve arşivleyip kayda değer hal olmasını sağlamak içtenlikle en sevdiğim yaşam şeklidir ve bütün bir hafta kendim için geçen hafta sonunu düşünüp gelecek hafta sonuna yeni bir merak salmaktadır. Büyükada'ya ulaşım için İstanbul Şehir Hatları, İstanbul Deniz Otobüsler (İDO) ve Bursa Deniz Otobüsleri, Mavi Marmara, Prens Tur, Dentur, Turyol firmaları düzenli olarak sefer düzenlemektedir.
Biz uygun olarak bulduğumuz prens Tur'u seçerek Kartal iskelesinden Büyükadaya doğru yaklaşık 20dakika süren bir yolculukla ulaştık. hava soğuktu, 2017 yılı Şubat ayı içerisinde adayı görmek istedik, Kalabalık bir yaz günü bize kalabalık insan kitlesi ile karşı karşıya kalma ihtimali uyandırdığı için böyle bir mevsim ve böyle bir zaman da gezip görmeyi tercik ettik. Aslında Şubat ayı olmasına rağmen karşılaştığımız kalabalığa şaşırmadık değil ama
günü birlik gelip 1 kahve içecekleri kadar yakında bulunan bu insanlar için Büyükada kişi başı 4tl gibi bir ücretle gelinecek en güzel yer olarak kaydedilebilir ve değerlendirilebilir. Keşif için yürümeye başladığımızda küçük bir saat kulesinin olduğu noktaya vardık ve dört bir yanı hediyelik eşya dükkanı, cafe, Restoran, market dolu bu Ada Motorlu taşıt olarak halk ve ziyaretçi kullanımına kapalı olduğuna inandık, Ada sakinleri Elektrikli bisiklet, bisiklet ile ulaşım sağlamakta olup,
ziyaretçilere, bisiklet ve her ne kadar karşı olmaya çalışsakta Canlıları severler olarak engelleyemediğimiz Fayton ulaşımı mevcuttur. Buraya not olarak düşmek istediğim, Faytona karşı değiliz ama Binek, Yük taşıma ve çeki olarak gücünden faydalanılan Atların bakım, sağlık ve ihtiyaçları kontrollü ve düzenli yapılmaması, bizlerin hem sakin kalmamamıza, hemde tepki göstermemize neden olmaktadır. Bu nedenle Faytonculara para kazandırmamanızı tavsiye ederiz. 
Tabiki biz bisikletlerimizi kişi başı tüm gün olacak şekilde 15tl karşılığı kiralayıp Büyükadayı Bisiklet hızıyla keşfetmeyi tercih ettik ve yola koyulduk, Aşıklar tepesi denilen noktaya ziyaret ederek Aya Yorgi Kilisesine gitmek için çıktığımız bu bisikletli yolculukta orman görmeye dayanamayan ben Keyfini çıkarmak için bisikletlerimizle yoldan ayrılıp orman içine doğru ilerledik ama çok sürmeden tekrar asfalt yola çıkıldığını gördüğümüzde geçtiğimiz konuma geri
dönerek bulduğumuz uzun bacaklı çam ağaçlarının rüzgarla şarkılarını dinledik, bir orman klasiği olarak bilinen kozalak toplama geleneğini yerine getirdik orman, doğa ve doğal yaşam beni o kadar mutlu ediyor ki, inanın ordan çıkmayı istememin tek sebebi Kısıtlı zaman ve yaşamak zorunda kaldığımız Ticari hayat para kazanmadan bu gezilerin yapılması zordur evet bunun bilincinde olarak şehir hayatına kölelik etme zorunluluğuna malesef devam etmeliyim.
Başarılı bir fotoğrafcı olmasamda bulunduğum yeri Manzarayı yada nesneyi çekmek için birazcık göz zevkim ve Asus Zenfone 3 Lazer telefonum bana yetiyor ve artıyorda,Orman da geçirdiğim zamanı, yeşil kahverengi ve turuncu Doğayı hissettiğim zaman yaşadığım mutluluğu bisiklette girdiğim şekil ve bisikletle harcadığım enerji ile aşağıdaki anlık çekilen fotoğraflarla ifade edebileceğime inanıyorum.
Orman içerisinde geçirdiğimiz zaman çok uzun sürmüştü ve bunu fark etmemiş olmamız bizim suçumuz değil doğaya olan sevğimiz di demek istiyorum ve yola koyularak
bisikletle ulaşıla bilinen son noktaya Lunapark cafe Restorana kadar ilerliyoruz ki burdan sonrasına yaya ilerlemek kesin Kanun haline gelmiş bir zorunluluktur. Restoranın manzarası görülmeye değer güzellikte olup içerisinde hediyelik eşya bulabileceğiniz orta büyüklükte bir işletme. Yemek, İçecek menüsü geniş tutulan bir ara durak haline getirilmiştir. Artık yaya olarak ilerlemeliyiz ve karşımızda 950metre mesafede 40derece açı ile bekleyen bir yokuş bulunmakta ve yokuşun başında Aya Yorgi Kilisesine ulaşılmakta. Yokuşu çıkarken Akmayan çeşmeler ve kurdela, paçavra bez yada ip bağlanmış ağaçlar,
kuşlar için yapılmış tahta kuş yuvaları, banklar ve volkanik kalıntılara sahipmiş gibi duran taşlar görebilirsiniz. yokuşun başına vardığınız zaman karşınızda beliren Kiliseyi nicelemenizi tavsiye ederiz. Mermer işlemeli giriş ve çan kulesi gerçekten çekici durmakta ve içerisi muazzam güzellikte. Vardığımız bu nokta Büyükadanın zirvesi olmalı diye düşünüyorum araştırmadım çünkü amaç keşfetmek, öğrenmek için yapılan bir gezi, bu bilgiye sizler sahip olabilisiniz yada ulaşabilirsiniz ama
ben gördüğümü size yansıtarak daha yüksek bir nokta göremediğimi belirtmek isterim. Hafif ışık azalmasını yani günün batışını hissederek bulunduğumuz anın keyfini çıkartmayı tercih ettiğimiz için ufak bir mola vererek seyire daldık ve Büyükadanın gün batımı keyfini Aya Yorgi Kilisesinin doğuya bakan tarafından çıkartmak istedik, Güneşin bulutlar arasından denize uzattığı parlak kollarının güzelliğini ve varacağı noktayı hafif pembeleştirişini izlemek Fethiye Babadağdan sonra en beğendiğim yer olarak kaydettim. Eminin daha güzel yerler vardır ama ben henüz keşfetmiş değilim :)
Gün batımını izlerken ilgimi çeken diğer bir durum ise Güneşin batışını sırtına alarak doğuya bakmanın ne kadar parlak görüntüye sahip olduğu fark ettim.

Harita konumu